HİZMETİYLE ŞEREF BULDUĞUM HOCAM
Hilmi LATİFOĞLU
(Hacı Zekeriya Konukoğlu İmam-Hatibi)
Merhum Adil Hoca’mız ile tanışmamız şu şekilde oldu; Yıl 1978, ilkokulu yeni bitirmişiz. Babamız ve abimiz Hoca’mızın Mehmet Paşa Camisinde verdiği vaazlarına giderdi. Cuma akşamları da halk arasında Şıh Camisi diye bilinen Şeyh Fethullah Camisinde vaaz ederdi. Mevsim kış mevsimi idi. Babam beni ve ağabeyimi de yanına alarak bu sohbetlere götürürdü. İşte bu sohbetlerde babam beni ve abimi hocamla tanıştırdı. Daha öncesinden akrabalık bağımız olup, anne tarafından amcazadelermiş. Arada akrabalık bağı olduğu için güzel bir aile diyaloğumuz da vardı.
Hocamızın farklı özellikleri vardı. Biz o zamanlar çocuktuk. Hocamız vaazdan sonra bize çikolata veya şeker verir ya da “maşallah paşa gelmiş” diye iltifatta bulunurdu. Sadece bize değil sohbete gelen tüm gençlere ve çocuklara güzel iltifatlarda bulunurdu. Derslerine katılan herkese bir baba gibi bir amca gibi yaklaşır, özellikle de gençlerle ve çocuklarla yakından ilgilenirdi. Merhum Adil Hoca’mız “Alimler Peygamberlerin vârisleridir” hadisi şerifinde ifade edilen peygamber varisi olma makamını gerçekten hak eden ve en güzel şekilde temsil eden biriydi. Hocamız gençlere ve çocuklara çok büyük önem verirdi. Bu sebeple sohbetlerinde en çok üzerinde durduğu hususlardan biri de gençler ve çocuklar konusu idi. Onlar hakkında “gençleri karşınıza almayın, çocukları karşınıza almayın, onlar bizim evlatlarımızdır. Onları yanınıza alın onları devamlı sevin ve sayın” derdi. Yine “ecdadımızın bize bıraktığı en büyük miras güzel ahlaktır” diyerek gençlerimizin güzel ahlak üzere yetiştirilmesine çok önem verir ve dikkat çekerdi. Onun en büyük ideallerinden biri imanlı ve güzel ahlaklı genç bir nesil yetişmesi idi.
On-on bir yaşlarında iken babamla beraber, hocamızın Mehmet Paşa Camisinde hiç unutamayacağım bir hutbesini dinlemiştim. Bu hutbeden sonra hocamın vaaz ve hutbelerini kasetlere kaydetme arzusu içime doğdu. Daha önce başka bir abimiz bu işe teşebbüs etmiş epey de uğraşmasına rağmen başaramamıştı. İlkokulu bitirdikten sonra bu konu üzerinde ciddi ciddi düşünmeye başladım. Çünkü hocamız, kitaplarda zor bulunacak ya da güncel olduğu için kitaplarda hiç bulunamayacak meselelerden bahsediyordu. Ben de, bu vaaz hutbe ve sohbetleri kaydedip neşrederek bütün toplumun istifadesine sunmak istiyordum. Birkaç sene sonra galiba 80 ihtilali sonrası idi, bütün Kur’an kursları kapalı olduğu halde Adil Hoca’mızın Şeyh Fethullah Camisindeki Kur’an kursu haftada üç gün, pazartesi-çarşamba-cuma akşamları açık olup dersler devam ederdi. Halfemiz (hocamızın başyardımcısı) Hanifi Amca kursa gelenlerin derslerini dinler, onları hazırlar, sonra da hocamız dinlerdi. Onun yardımcısı Anahtarcı Sarı Mehmet Amca ise kurstaki tertip, düzen ve nizamdan sorumlu idi. Çok güzel ve samimi bir gece kursumuz vardı. Arada akrabalık bağı da olunca hocamla samimiyetimizi artırdık. Daha sonra Kur’an kursunun anahtarını bize verdi. Hocam gelmeden önce kursu açar, odasını havalandırır, rahle ve sandalyeleri düzer, çayları demlerdik. Abdülbaki kardeş gibi bir kaç arkadaş daha vardı. Onlar da bize yardımcı olurlardı. Bu hizmetlerimizin karşılığında hocamız kitap, takke gibi hediyelerle bizleri taltif ederdi. Böylece bizlere İslamı ve Peygamber Efendimizi sevdirmeye çalışırdı. Zaten o hiç bir zaman kendini ön plana çıkarmaz daima Peygamber Efendimizi ve onun güzel ahlakını ön plana çıkarır, kendisi de bizzat yaşantısıyla örnek olarak gençlerin ve çocukların Peygamber Efendimizin ahlakıyla ahlaklanması işin çaba sarf ederdi.
Aradan bir kaç yıl geçmişti. Yanlış hatırlamıyorsam 1981 yılı idi ve biz de hocamızla samimiyetimizi ilerletmiştik. Gece kursları Şeyh Camisinde devam ediyor ama vaaz ve hutbeler ise Hüseyin Paşa Camisinde. Bir gün “Hocam müsaadeniz olursa ben bu vaaz ve hutbeleri kasete almak istiyorum” dedim. Hocam, “daha önce deneyenler oldu fakat başaramadılar” dedi. Ben de, “Hocam siz dua ederseniz, bizde gayret gösterirsek inşallah bu sefer başarılı oluruz” dedim. Küçük bir teybim vardı. Hazırlığımı yaparak gittim ve ilk hafta kaydımı yaptım. Çok güzel, net bir kayıt olmuştu. Kendisine de dinlettim, çok da hoşuna gitti. Birinci kasete numara verirken Hocama “kaç numara vereyim?” diye sordum. “Oğlum bende dört tane kaset var bu da beş numara olsun” dedi, önceki çekilen kasetleri de bana teslim etti. Böylece ilk kayıt yaptığım haftaya beşinci numara bir sonraki haftaya altıncı numarayı vererek kayıt işlerine devam ettik. On-on beş dakika Kur’an, otuz beş kırk dakika vaaz kırk – kırk beş dakika da hutbeler sürerdi. Kayıtlarımız devam ediyor fakat yapılan kayıtları çoğaltamıyoruz, çünkü cihazımız yok. Hocama “nasıl çoğaltacağız?” diye sordum, “hele bir araştır” dedi. Sonra Büyük Pasaj’da bir arkadaş bize yardımcı oldu. Onlu bir kayıt cihazı vardı. Bu cihazla çoğaltma işine başladık. Halkın vaaz kasetlerine büyük teveccühü olunca, daha gelişmiş cihazlar satın alarak kayıt ve çoğalma işlerini hem geliştirdik hem de hızlandırdık. Hocamızın da desteğiyle gecemizi gündüzümüze katarak kayıt ve çoğaltma işleriyle meşgul olduk. Bu çalışmalarımız 1994 yılında Hacı Zekeriya Konukoğlu Camisinde hocamın da uygun görmesiyle göreve başlayıncaya kadar devam etti. Böylece toplamda 270 kaset kaydı yaptık. Bununla birlikte bazen kayıt yapamadığımız veya hocamızın kayıt yapmamıza müsaade etmediği vaazlar da olurdu. Bir kaç vaazını da video kaydı yaptık fakat itiraz üzerine video kaydından maalesef vazgeçtik. İlk video kaydını mevlit kandilinde yaptık. 174 yada 175 numaralı kayıt. Bu kayıt mevcut olup mutlaka seyredilmesini tavsiye ederim. 1991 yılında hocamızın Mısır’a gönderdiği ikinci talebe grubunun başında Mısır’a gitmemiz icap etti. Yedi ay kadar orda kaldıktan sonra tekrar döndük. Biz Mısır’da iken 90 kaset kaybolmuş ve maalesef çok araştırmamıza rağmen o kasetleri bulamadık. Geri kalan 180 kaset ise cd’ye ve dijital ortama aktarılmış durumda. Yine cuma vaazlarından önce okuduğu aşirleri ayrı kasetlerde toplamıştım. Maalesef biz Mısır’da iken bu kasetler de kaybolmuş.
Allah’a hamdolsun 1978 yılından vefatına kadar hocamın talebesi olma ve hizmetinde bulunma şerefine nail oldum. Böyle bir şerefe nail olduğum için Rabbime ne kadar hamd etsem azdır. Rabbim hocamıza gani gani rahmet eylesin. Bizleri öbür alemde de onun talebesi olmak şerefi ile şereflendirsin…
Yorum Yap