PELERİNSİZ KAHRAMAN: HACI MEHMET TEKERLEK
Ömrünü yoksullara adadı.
O her yönüyle insana dokunan bir hayırsever.
Gazianteplilerin Tekerlek Mamed’i…
İsmi, Mehmet Tekerlek. Ama onu önce bu şehir, sonra tüm Türkiye; ‘Topla dağıt, dinsin ağıt!’ sloganı ile tanıdı. Ömrünü iyiliğe ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya adadı. Uzun yıllar boyunca gündüzleri kendi mesleğini icra etti, geceleri ise sokak sokak yardım dağıttı.
Evlenmedi, çocuk sahibi olmadı; elinden geldiğince varlığını ve sağlığını fakir fukarayı doyurmaya adadı. Yardımseverliği ile yoksulların önce ‘Mehmet Abisi’ sonra ‘Mehmet Amcası’ şimdilerde ise ‘Mehmet Dedesi’ olan Mehmet Tekerlek, TBMM tarafından da ‘Üstün Hizmet Madalyası’ ile ödüllendirildi. İlerleyen yaşına rağmen halen yoksullara ulaşmak için gece gündüz demeden çabalayan 94 yaşındaki Mehmet Tekerlek, şimdilerde kurulan ‘Mehmet Tekerlek Gönüllüleri’ grubu ile birlikte yardımlarını sürdürüyor.
Harp Kahramanının İyiliksever Oğlu
Antep Harbi kahramanlarından Manifaturacı Gazi Hacı Muhammed Nuri Tekerlek’in oğlu Mehmet Tekerlek. 1926 yılında Kabasakal Mahallesinde dünyaya geldi. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı memurluğu yaptığı sırada 1956 yılında yardım seferberliği başlatılmıştı. Memurluk yaptığı dönemde, bakanlık tarafından açılan bir kurs için eleman bulmakla görevlendirildiğini ve araştırma yaptığı sıralarda Gaziantep‘teki mahallelerde yoksul vatandaşların durumunu gördüğünü dile getiren Mehmet Tekerlek, ihtiyaç sahibi ailelerin adreslerini not aldıktan sonra yardıma başladığını anlatıyor. Mehmet Tekerlek, o dönemlerde bekar olduğu için sürekli lokantalarda yemek yediğini, lokantalarda arta kalan yemeklerin atıldığını görünce çok üzüldüğünü ve böylece bu yemekleri yoksullara ulaştırmaya karar verdiğini söylüyor.
Gençlik yıllarında kentteki bir lokantada yemek yediği sırada ihtiyaç fazlası yemek, tatlı, sebze ve meyvelerin çöpe atıldığını gören Mehmet Tekerlek; işletme sahibi ile anlaşarak yemeklerin kendisine verilmesini istediğini anlatıyor. Lokantanın kapanma saatinde gidip kalan yemekleri alan Tekerlek, ertesi gün ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya başlamış.
Mehmet Tekerlek; lokantalardan, otellerden, düğün ve taziye evlerinden topladığı yemekler ile hayırseverlerin verdiği eşyaları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya devam etmiş. Çocukların aç uyumalarına gönlü elvermeyen Mehmet Tekerlek, geceleri yoksulların kapısını çalarak yemek dağıtmış ve ‘Topla Dağıt Dinsin Ağıt’ sloganı ile kısa sürede herkesin takdirini kazanmıştır.
Yardım çalışmalarına ilk etapta motosiklet ile başlayan Tekerlek, zaman içerisinde topladığı yiyecek ve giyecekleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için peş peşe otomobil eskitmiş. Bugüne kadar 5 otomobil ve 1 motosiklet eskiten Mehmet Tekerlek; 64 yıldır bıkmadan, usanmadan ve yorulmadan sürdürdüğü bu seferberliğin kendisini mutlu ettiğini her fırsatta dile getiriyor ve ilerleyen yaşına rağmen enerjisi ile gençlere de örnek oluyor.
“Attığınız yemekleri rüyasında göremeyen insanlar var!”
“Bazı insanların evinde düzgün bir mutfak bile yoktu. Sürekli yemek yediğim lokantanın sahibine, artakalan bu yemekleri bana verin dağıtayım, dedim. İşletme sahibi de, olur bizi de bu vebalden kurtarırsın, dedi. Yalnız iş yeri kapanmadan 5-10 dakika önce gelirsen veririz, dedi. Dedikleri gibi anlaştık. Dedikleri saatte giderdim. Tam kapanmaya yakın artık müşteri gelmez diye düşündükleri zaman artan yemekleri almaya giderdim. Her yemek için ayrı ayrı kap götürürdüm. Yemekleri ayrı ayrı kaplara doldurup aracıma koyar, kenar mahallelerde gezerdim. Bu yemekleri yiyemeyen, hatta rüyasında göremeyen bir sürü insan vardı. Aç yatan insanlar vardı bu şehirde. Ne kadar insana yardım ettiğimizin sayısını belirtmek bile çok zordu” diye devam etti sözlerine.
“Bu şehirde geceyi aç geçiren insanlar olduğu unutulmamalı!”
Yemek dağıtma saati geldiğinde mahallelinin onun yolunu gözlediğini bilmemin üzüntüsünün yanı sıra onlara yardım edebilmenin de sevincini yaşadığını vurgulayan Mehmet Tekerlek, yardım için gittiği semtlerde ailelerin arabasının sesinden onun geldiğini anladıklarını ifade ediyor ve şunları anlatıyor:
“Kış günleri yardım götürdüğümüz mahallelerde durduğumuz zaman arabamızın arkasına taş koyardık kaymasın diye. Kapısının önünde durduğumuz evlerde aç yatmış olanlar olurdu. Yaz günlerinde ise sıcak olduğu için insanlar evlerinin avlusunda yatardı. 40 – 50 metre karelik gecekondularda. Altlarına bir şilte açmış olurlardı; yer yatağı, döşek, minder bile olmazdı altlarında. Çocukların üçü dördü yan yana bir şiltede yatardı. O mahalleye yemek dağıtmaya geldiğimiz zaman çoğu çocuk aç yatmış olurdu. Arabamızla evlerinin önüne gelip durduğumuz zaman aç yatan çocukları uykudan kaldırırlardı. Gittiğim mahallelerdeki muhtaç aileler ben geldiğimde çocuklarına Ayşe, Fatma, Mustafa, Hasan kalkın! Mehmet Tekerlek geldi, yemek geldi, diye seslenirlerdi. Bu sahneleri çok gördük. Yemeğin geldiğini arabanın sesinden anlıyorlardı ve o çocukları uyarırlardı. Dağıttığımız yemekler ile karınlarını doyurup tekrar atıyorlardı çocuklarını.”
Cama üç kez vurunca…
Mehmet Tekerlek, yıllar boyunca hep akşamın bitip geceye döndüğü saatlerde minibüsüyle bir lokanta, otel, market ya da pastanenin önünde kendisi için bir kenara ayrılmış yemekleri, tatlıları, sebze ve meyveleri aracına yükledi. Genellikle saatler 21.00’i gösterdiğinde dağıtıma çıktı. Minibüsü ile avucunun içi gibi bildiği kentin kenar mahallelerinde, dar sokaklarında yardım eli uzatacağı evinlerin önünde durarak araçtan indi ve çok ses çıkarmamaya çalışarak evlerin pencere camına üç defa vurdu. Tekerlek, hep bu parola ile iletişim kurdu uzun seneler insanlarla ve cama üç kez vurulunca bilirdi o insanlar: Mehmet Amca yemek getirdi.
“Yemek üstüme döküldüğü için değil, birileri aç yatacak diye üzülürdüm öyle zamanlarda”
Ömrünü insanlara yardım etmeye adayan Mehmet Tekerlek, kendisini en çok etkileyen olayı ise şöyle dile getiriyor:
“Yardım çalışmalarını yaz-kış demeden sürdürüyorum. Bir defa kış mevsimi ve yerler buz tutmuştu. Buzlanmadan dolayı motosiklet kaydı, devrildik ve yemekler yere döküldü. Benim çoraplarıma kadar kirlendi. Yemekler ayakkabımın içine kadar girmişti. Ben ayağımız kirlendiğine değil, yemek ziyan oldu, birileri aç kalacak diye üzülüyordum. Ayakkabımı yıkarım geçer ama rızık sahibi aç kaldı, ona çok üzülmüştüm.
Kendime vakit ayırmak hiç aklıma gelmedi. Hep hizmet etmek istedim. Hayatımda dua almayı tercih ettim. Ben hiç evlenmedim. İşin çokluğundan zamanım da olmadı. Sürekli erteledim. Yolda yürürken durdurup elimi öpenler oluyor şimdilerde. Onlara kimsin diye sorduğumda ‘Fatma Bacı vardı ya falan sokakta, ben onun oğluyum işte. Küçüktük senin getirdiğin yemeklerle büyüdük’ diye böyle yolda hala sahip çıkan, elimi öpenler var. ‘Biz o zamanlar aç yatardık, araban kapımızda durduğu zaman annemiz bizi kaldırırdı. Biz senin getirdiğin yemekleri yer, tekrar uyurduk’ diyorlar.’’
“Şemsiye altında araç tamir eder, arızayı giderdikten sonra dağıtıma kaldığımız yerden devam ederdik.”
Mehmet Tekerlek, ihtiyaç sahibi insanlara yardım yaptığı sıralarda zaman zaman tanıdıklarının da kendisine yardım ettiğini belirtiyor. Tekerlek, yıllar önce dağıtım yaptığı sıralarda bir gün aracının bozulduğunu ve arkadaşının yağmur altında aracı tamir ettikten sonra, yemek dağıtımına tekrar devam ettiklerini anlatıyor.
“Oto tamircisi bir arkadaşım var. O da araçlarımız bozulduğu zaman tamiratını ücretsiz olarak yapardı. Dağıtım yaptığımız zaman aracımız bazen arıza yapardı. Arkadaşımızı çağırırdık. Yağışlı havada üzerine şemsiye tutardım, o da aracı el feneri ışığı ile tamir ederdi. Biz daha sonra dağıtıma devam ederdik”
İhtiyaç sahiplerine giysi ve ilaç yardımı da ulaştırıyordu!
Gaziantep’te yaşayan herkesin “Mehmet Amca” diye hitap ettiği Mehmet Tekerlek, fakirlere sadece yemek yardımı değil giysi yardımı da ulaştırdığını anlatıyor:
“Yıllar boyu sadece yemek yardımlarını ulaştırmakla kalmadım. Durumu iyi olan insanların fazla olan elbiselerini de yardıma muhtaç olan insanlara ulaştırdım. Artık 90 yaşını geçtiğim için trafikte araba kullanamıyorum. Bu nedenle, durumu iyi olan aileler bohça bohça kullanmadıkları elbiseleri ütülü ve yıkanmış şekilde benim evime getiriyorlar. Ben de İhtiyaç sahibi aileleri arıyorum ve onlarda gelip benim evimden alıyorlar. Ayrıca kullanılmayan ilaçları da eczanelere verip buradan ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz”
“Çöpe atılan yemekler, Afrika’daki açları doyurmaya yeter!”
Kentteki cenaze evleri ve düğünlerdeki artan yemeklerin de çöpe gitmesine engel olduğunu söyleyen Tekerlek, yardım aldığı yerlerden ekmek kırıntılarını dahi istediğini belirtiyor ve anlatmaya devam ediyor:
“Taziye evlerinde fazladan yemek kaldığında hemen beni çağırırlardı. Ekmek kırıntılarına kadar atmayın, diye tembihlerdim. Çünkü o ekmek kırıklarını yemek götürdüğümüz aileler sulu yemeğin içine koyar, katık ederlerdi kendilerine” diye konuştu.
Düz yolda yürürken bile yapılacak bir iyiliğin olduğunu söyleyen Tekerlek:
“Yol üzerindeki bir taşı alıp da kenara atmak sünnettir. Yoldaki taş, bir kazaya sebebiyet verebilir. Vatandaşa ıstırap verecek, zarar verecek her şey; mesela çukur olur, taş olur mutlaka önemsemeli. Hala ben yolda gidip geldiğim yerlerde onlara çok dikkat ederim” diyerek hassasiyetini dile getirdi.
İsraf konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini belirtirken; Türkiye genelinde israfın çok fazla olduğunu, atılan yemekler ile Afrika’da bile aç insan kalmayacağını sözlerine ekliyor.
64 yıldan bu yana her akşam çeşitli otel, lokanta, manav ve pastanelerin ihtiyaç fazlası yemek, tatlı, sebze ve meyveleri, evlerde kullanılmayan giysi ve ilaçları toplayan Mehmet Tekerlek, kentin hafızasında “Tek kişilik Kızılay” olarak hakkıyla yer alıyor.
Yorum Yap