Eğitimci, yazar, bürokrat, siyasetçi, devlet bakanı ve milletvekili olarak hayatı boyunca ülkesine ve milletine hizmet eden, “Türk Milliyetçiliği Mefkûresi”ni yaşayan, taşıdığı bütün unvan ve sıfatları fazlasıyla hak etmiş ve bu unvanların hakkını veren merhum Ayvaz Gökdemir; yazıları, eserleri, fikirleri, hizmetleri, gayret ve mücadeleleri ile mütevazı hayatı ve vakarlı duruşuyla Türk siyasetine, Türk millî eğitimine, Türk kültürü ve milliyetçiliğine unutulmaz katkılar sağlayan Gaziantep ilimizin önemli şahsiyetlerinden biri, medarıiftiharıdır.


Gaziantep’te, mütevazı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, birçok sıfat ve unvanlarına rağmen mütevazı bir hayat sürmüş, daha üniversite yıllarında Ankara’da Türk Ocaklarına katılarak başladığı fikri mücadelesine, cümlenin gerçek anlamında “son nefesine kadar” devam etmiş; dünya hayatına da -kendine yakışır şekilde- yıllarca emek verdiği Türk Ocaklarının 37. Genel Kurulu’nda geçirdiği kalp krizi sonucunda veda etmiştir. Sade hayatı ile de örnek bir dava ve fikir adamı olmuş; mütevazı, mücadele dolu hayatı, dava arkadaşlarının omuzlarında görkemli bir cenaze töreniyle taçlanmıştır.


Ayvaz Bey; milliyetçiyim diyen bir insana, millî his veya milliyet duygusunun yeterli olmadığını, milliyet şuuru ve sevgisi olmadan, millî kültür teşekkül etmeden, doğru bir insan idrakine erişebilmenin dahi mümkün olamayacağını kaydederek, “Milliyetçilik ise fertler bakımından, kendi milliyetine bağlılık duygusu ve şuurudur” sözleriyle “şuur”un da önemine, ayrıca vurgu yapmıştır.


“Milliyetçilik, aslını, neslini, cinsini, cibilliyetini bilmektir. Fert ve toplum olarak bir şahsiyet ve izzetinefis sâhibi olmaktır. Başka bir ifade ile hangi milletten olduğunu bilmek, milletini sevmek ve onun gayretini gütmektir” sözünün sahibi olarak, bütün hayatı ve gayreti ile örnek bir “Türk Milliyetçisi” ve “Türk Münevveri” olmuştur.


Ayvaz Gökdemir, millî kültür ile vatan kavramları arasındaki bağı, “Milliyet ve millî hayat, özü ve orijinal kısmıyla, millî kültürden ibarettir”, “Vatan, millî kültürün mahfazası olan, milletin kanı ve irfanıyla yoğrulmuş topraktır; millet ailesinin mübarek ve mukaddes yuvasıdır”, cümleleriyle özetlemiştir.
Genç yaşta atandığı Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğünde yaptıkları ile adını duyuran Ayvaz Bey, Türk millî eğitimine yaptığı müfredat düzenlemeleri, yönetim anlayışındaki kararlı, radikal uygulamaları ve katkıları ile, eğitim kurumlarımızdaki kökleşmiş ve köhneleşmiş solcu-komünist yapı ve kadroların da tasfiyesini sağlamıştır. O günkü sol basın tarafından, ideolojik düşmanlıkla ona “Komando Ayvaz” diye bir sıfat bile takılmıştı.


Onun bürokratlık dönemi, Türk eğitim sisteminin Atatürk’ten sonra ilk defa Yasa ve Yönetmeliklerde belirtilen millî esaslara göre yeniden teşkil edildiği ve yönetildiği bir dönem olmuştur. Türk millî eğitim sisteminin yapısı ve sorunları ile bunlara ilişkin millî çözümler konusundaki yüksek hakimiyeti sayesinde, kısa sayılabilecek bir zaman diliminde çok büyük işler başarabildi.


Genel Müdürlüğü döneminde Eğitim Enstitülerinde köklü düzenlemeler yapmak yanında, millî idealleri olan ve hizmet heyecanı taşıyan genç öğretmenleri okulların yönetim kadrolarına getirdi.
Yaptıklarının temelinde ‘öğretmen yetiştirme politikasını değiştirmek’ ve millî değerleri gelecek kuşaklara miras bırakabilecek, iyi yetişmiş öğretmenlerle Türk millî eğitimine gerçekten ‘millî’ bir vasıf kazandırmak düşüncesi vardı ve kısa görev süresinde buna da muvaffak oldu.


O, yapıştırılmaya çalışılan sıfattan ziyade, demokrat kişiliği ve millete olan aşkıyla anılmayı hak eden saf ve gerçek bir vatan ve millet aşığıdır. Gerek 12 Eylül Anayasası’na ‘HAYIR’ denilmesi gerektiği yolundaki siyasî duruşunu açıkça belli edebilmesi, gerekse 28 Şubatçılara sert tavır koyabilen ve açıklamalarıyla duruşu en net, nadir kişilerdendir. Tarihçi, yazar Yılmaz Öztuna ile birlikte yazdıkları “Türkiye’de Askerî Müdahaleler” isimli kitap, onun demokrasiye yapılan askeri müdahaleler karşısındaki demokrat duruşunun ve kararlılığının delillerinden sadece biridir.


“Dil, bir milletin ses bayrağıdır.”, “Dili anarşi içinde bulunan bir milletin, düşüncesinde disiplin sağlanamaz; dili bozulan milletler, tefekkür kabiliyetlerini de zaman içinde kaybederler.”, “Afrika’nın büyük çoğunluğunun dili ya Fransızca, ya da İngilizcedir ama bu onları sömürge ve köle olmaktan kurtarmıyor.” derken; Türk diline olan hassasiyetinin ve sevgisinin, milletine olan hassasiyeti ve sevgisi kadar güçlü olduğunun vurgusunu da yapardı. “Milliyet esas itibariyle dil üzerine kurulur. Geleneğin de, tarihin de, dinin de anahtarı dildir” derdi. Türk tarihi, Türkçemiz, siyasi mülahazalar, Türk’ün meseleleri ve ele aldığı her konuda dildeki bütün kural, kaide, vurgu ve mana ile konuşur, dinleyenler onun eşsiz hitabetine hayran, zengin Türkçesine meftun olurlardı.
Ayvaz Bey, her biri ayrı değer taşıyan birçok yazılı eserler de vermiştir;

  • Eşi Sevgi Hanım ile birlikte yazdığı üç ciltlik “Yardımcı Edebiyat Kitabı” çok değerli bir kaynaktır.
  • 12 ciltlik “Yeni Türk Ansiklopedisi”nin hem yazar kadrosunda bulunmuş, hem de baş editörlüğünü yapmış ve bu çalışmasıyla Türk Ocağı Ödülü kazanmıştır. İçinde bizzat yazığı yüzlerce madde de bulunan bu ansiklopedinin hem genel yönetmeni hem de baş redaktörüdür. Millî kültür abidesi 12 ciltlik bu Ansiklopedi, bir bakıma onun eseridir.
  • Tercüman gazetesinde yayınlanan “Edebiyatımızda Portreler” isimli yazı dizisi, kitap olarak yayımlanmıştır.
  • Ötüken Yayınları tarafından yayınlanan “Buhranın Kaynağında Müşahedeler Tespitler Cevaplar” isimli kitabı da önemli eserlerindendir.
  • Eşi Sevgi Hanım ile birlikte yazdığı ve Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanan “Yunus Emre / Güldeste” isimli kitabı, çok sayıda baskısı yapılan ve kendi alanındaki önemli eserlerden biridir.
  • Kervan ve Bengü Yayınları tarafından yayınlanan “Türk Kimliği” adlı eseri, bu alandaki en önemli kitaplar arasındadır.
  • Değerli tarihçi Yılmaz Öztuna ile birlikte yazdıkları “Türkiye’de Askerî Müdahaleler” adlı kitap hem araştırma hem analiz olarak mükemmeldir.
    Çok kıymetli yazılı eserler bıraktığı gibi, Anadolu’yu aydınlatacak Millî şuur sahibi pek çok öğretmen ve öğrenciler yetiştirmiştir.
    Mûsikînin millî kültür içindeki öneminin farkında olarak, Millî Eğitim’e bağlı ilk Devlet Konservatuvarının kuruluşunun fikir sahibi ve öncüsü de yine Ayvaz Bey olmuştur. Yanına tarihçi Yılmaz Öztuna ve Müsteşar Ahmet Nihat Akay’ı da alarak, dönemin Millî Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem’e bu öneriyi götürürler ve öneri kabul görür. Bu sayede ülkemizin ilk Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuvarı olan İstanbul Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuvarı, İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde kurulur. Bunu takiben çok sayıda Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuvarları kurulmuş ve bu sayede millî mûsikîmiz bilimsel, müzik adamlarımız da mektepli olmuştur.
    Millî kültür ve kimliğin oluşumu ve gelişmesinde dinin, anadil kadar önemli olduğunu savunan Gökdemir’e göre Karahanlı, Gazneli, Selçuklu, Osmanlı çizgisinde Türk siyaset, toplum ve kültür yapısının hâkim rengi İslam’dır; İslam’ı bilmeden, son bin yılın Türk’ünü bilmeye, anlamaya, anlatmaya imkân yoktur. “Bu millet, bin yıl Allah’ın kılıcı olmuş millettir. Allah, Türk’ü terk etmez; Allah, kılıcını körletmez.” tespiti ile beraber, Türk milletinin dininden ve muasır medeniyet iddiasından asla vazgeçmeyeceğini de altını çizerek kaydeder.
    Ayvaz Bey, “Biz, tarihimizin son bin yılında Kur’an’la uyuduk, Kur’an’la uyandık, Kur’an’la öldük, Kur’an’la dirildik” diyen ve fikirlerince amel eden samimi bir Müslümandı. Kalbindeki Peygamber sevgisi sebebiyle, Efendimizin doğumu münasebetiyle kutlanan Mevlit Kandili gününü içine alan haftaya KUTLU DOĞUM HAFTASI ismini teklif eden ve veren kişidir.
    Milletvekili ve bakan olarak görev yaptığı yıllarda Gaziantep ilinde yapılan tüm kamu yatırımlarında çok büyük çaba ve katkıları olduğu gibi pek çoğuna da bizzat öncülük yapmıştır.
    Kendisi örnek milliyetçiyi, “Ülküsü yolunda zincirlerini kırmayı başaran kişi” olarak nitelendirirdi. “Son inananı son nefesini vermeden, son mücahidi sonuncu okunu atmadan bir davanın kaybedilmiş sayılmayacağını” söylerdi.

    Yavuz Bülent Bakiler, Ayvaz Gökdemir için kaleme aldığı “Antepli Şahin” adlı şiirinde, onun Türk milliyetçiliğine olan bağlılığı ve millî duruşunu şöyle dile getirmiştir;

    Ben Antepliyim Şahin’im ağam
    Mavzer omuzuma yük
    Ben yumruklarımla dövüşeceğim
    Yumruklarım memleket kadar büyük.

    Devlet adamı, öğretmen ve Türk milliyetçisi Ayvaz Gökdemir’in ancak Kurtuluş Savaşı kahramanı Antepli Şahin’e yüklediğimiz mana ile tarif edilebildiği kanaatindeyim. Zira Ayvaz Bey’in devleti ve milleti için; yumrukları gibi fikirleri de, yüreği de, hizmeti de Memleket kadar büyük oldu.

    Ülküsünü yaşayanlara selam olsun,
    Mekânı cennet, komşusu Peygamberler olsun.

Doç. Dr. Ali Muhittin TAŞDOĞAN
MHP Gaziantep Milletvekili
TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi

Paylaş: