Mitat Enç’i Hatırlayanınız Var mı?
Her insan, hayat karşısında hiç şüphesiz kendi çapında eşsiz saydığı bir başarı hikâyesi sunabilir bizlere. Ancak Mitat Enç, kişisel çabasını, toplumsal olana yönelterek bu alanda zirveye çıkmasını becerebilmiş ender isimlerden biri olarak destansı hayat hikâyesiyle bizleri büyülemeye devam ediyor… İmkânsızları umutla buluşturan bir isim olarak Mitat Enç, yaşadığı yüzyılda sadece engelliler için değil, Türkiye adına da büyük bir umut kaynağı olmuştur. Onun şahsında billûrlaşan başarı hikâyesi, aslında umudunu kaybetmiş bütün engelliler için bir meşale hükmündedir. İçinde bulunduğu şartları karanlık dünyasında en iyi şekilde değerlendiren Mitat Enç, bu yönüyle insanın varlık sahasında işgal ettiği mevkiyi daha net bir biçimde görmemizi sağlıyor. Eğitim ve insan boyutunda Enç’in gösterdiği olağanüstü çaba ve bitmeyen enerjisi karşısında hayranlık duymamak mümkün değil. En önemlisi de Enç’in, imkân ve mümkün arasında tercihe zorlanan kaderine karşı takındığı tutumu olabildiğince iyimser bir psikoloji eşliğinde karşılamış olması.
Mitat Enç, alanı itibarıyla ülkemizde ilklerin eğitimcisi vasfını üzerinde taşımaktadır. Başta “körler” olmak üzere, toplumsal ilişki düzeyinde uzunca bir dönem âdeta yok sayılan, köşe bucak saklanan her engelli bireyin yetiştirilmesine, toplumsal ilişkilerini geliştirmelerine yönelik açılan her okulda, her eğitim kurumunda, kurulan her dernek ve vakıfta onun düşünce harcının olduğu bir gerçektir. Çağın getirdiği ihtiyaçlar silsilesi içinde, meslekî formasyonunu fazlasıyla ispat etmiş ve bu doğrultuda çalışmaları konusunda çevresindekileri sürekli teşvik etmiştir. Çünkü Mitat Enç, gerçekten de idealine âşık bir eğitimci, insanına sevdalı bir yazar olarak kavramlar çerçevesinde hayatını devam ettirmiş bir uludur.
Mitat Enç’in destansı mücadelesini ve gösterişten uzak hayatını yazmak elbette kolay değil. Eğitimle bütünleşmiş, bütünüyle karanlık dünyasında sadece ışığının peşinde koşan bu isim, eminim ki çoğumuzu sadece hayranlık içinde bırakmıyor, dahası zaman zaman efsane tadı aldığımız hayatının içine de çekiyor olsa gerek. Doğrusu hemşehrisi olmakla gurur duyduğum Mitat Enç’in hayatı hakkında hayret edilecek denli az kalem oynatıldığını görmek açıkçası beni ziyadesiyle üzdü. Karanlık dünyasında, kişisel aydınlanması peşinde tam bir ömür koşturan Mitat Enç’in, öyle sanıyorum ki bir baba, bir eş ve bir öğretmen olarak yeterince anlaşılmadığı da ortada. Bununla birlikte, gerek edebiyat dünyasının, gerekse eğitim camiasının ona dair birkaç kelâm etmesi gerekmez miydi acaba? Hâlbuki çocukluğundan kalan müthiş izlenimler sonrası, yirmili yaşlarından başlayarak dar bir çerçevede Antep’i, ilerleyen zamanlar içinde ise Avrupa’yı ve Amerika’yı hayatına dâhil edip bu perspektiften eserler kaleme alması, aslında onun geniş zamanlara yayılmış şahitliğini de gözler önüne sermiş olması bakımından dikkat çekicidir.
Karşımızda âdeta el yordamıyla ilerlenecek denli çorak olan bir sığlık var ve bizler bu sığlık içinde nasıl yol alacağımızı da bilmiyoruz üstelik. Çünkü Mitat Enç’in hayatı, şahsiyeti, yapıp ettikleri noktasında dişe dokunur bir iki yazı dışında hiçbir şey yok, dersek abartmış olmayız. Özel ilgi bir tarafa, fiziksel engeliyle sağlıklı bedenlerin dahi ortaya koymakta güçlük çekeceği olağanüstü çalışmaların mimarı olarak Mitat Enç; sanki hiç yaşamamış, bu dünyada hiçbir eser ortaya koymamışçasına bu duyarsızlığın, ilgisizliğin adamı değil ve olmamalı da. Bununla birlikte, onun Avrupa başta olmak üzere, Amerika’da sürdürdüğü eğitim hayatı boyunca edindiği izlenimler yanında, çağ içinde insanlığın her anlamda değişimine, gelişimine dair tutmuş olduğu notlar son derece önem taşımaktadır. Bu notları yazıya dökmüş olması, aynı zamanda dönemi içinde Antep, İstanbul, Viyana, İllionis çerçevesinde Avrupa ve Amerika’da hayatın birçok alanında, özellikle insan ve çevre; insan ve eğitim; insan ve sosyal ilişkiler bağlamında geniş bir arşiv hükmü de kazanmıştır.
Değişen koşullar içinde, ilkeli ve tutarlı bir çizgi üzerinde amaçlarını önemli ölçüde birer birer gerçekleştiren Mitat Enç, dünyasını aydınlatacağına inandığı eğitim olgusunu hayatının her alanına tatbik ederek gelecek nesiller adına abidevî bir şahsiyet tesis etmiştir. Yine, Cumhuriyet sonrası sözde yazar ve aydınlara nazaran ülke ve millet bütünlüğü içinde, dış politikanın yumuşak karnı sayılabilecek bazı önemli meseleler etrafında açık bir tavır sergileyerek gerçek aydın kimliğinin ne ve nasıl olması gerektiğine dair önemli ipuçları sunmuştur. Açıkçası, şimdilerde baskısı bulunmayan bazı kitapların onun varlığından haberdar olmuş olmalarıyla birlikte, sundukları son derece yetersiz bilgiyle yol almak mümkün değildi. Kırklı, ellili yıllarda kalmış Enç’in alanıyla ilgili yazdıkları da hayatının seyri içinde bir düşünce oluşturacak denli yeterli değil, kanımca.
Fakat şu da var ki, seksen iki yıllık hayatının altmış küsur yılını karanlıklar içinde geçiren Mitat Enç’in, ortaya koymuş olduklarıyla aydınlık bir dünyanın kapısını araladığından hiç şüphemiz yok. Çünkü Enç, kişisel gelişimini sürekli bir ivme halinde ilerletirken, içsel yolculuğunda tamamlanmamışlık duygusunu hiçbir zaman kaybetmemiştir. Bu açıdan hayat karşısında göstermiş olduğu destansı çaba, kendisinden sonraki kuşağı -tanıyanlar açısından- önemli ölçüde etkilemiştir. Bu etki hiç şüphesiz “asla pes etme” mottosunda karşılığını bulan ve büyük bir hayranlık eşliğinde okuyucuyu içine çeken eserlerini daha bir değerli kılıyor. Ayrıca onun hayatı, klasik başarı öykülerinin çok ötesinde, şahsi hırsının kurbanı olmaksızın, hayatta bir şekilde kurban olmuş/edilmiş insanların önüne tutulan bir umut ışığı/destanı olmayı fazlasıyla hak etmiştir. Bu ışığı/destanı herkesin görmeye/okumaya/dinlemeye ihtiyacının olduğu kesin bir gerçek. Mitat Enç gibi insanların varlığı, aynı zamanda her koşulda ve her mekânda umudunu kaybetmişler adına da eşsiz bir imkân anlamı taşıyor. Mitat Enç’i her zaman saygıyla hatırlamak sadece Anteplilerin değil, tüm Türkiye’nin bir vefa duygusu halinde ödeyeceği bir borçtur, diye düşünüyorum.
Mitat Enç’i yazmak, açıkçası karanlık bir gecede yol almaya benziyor. Işıktan mahrum bir bilincin, büyük ölçüde el yordamıyla sürdürdüğü hayat, öyle sanıyorum ki biz sağlıklı bedenlere sahip olanların öyle kolayca anlayabileceği türden bir hadise değil. Yaşadığı çağın hemen hemen bütün acılarına şahit olmuş, geniş coğrafyalarda uzun yıllar eğitim gören ve yeniden şekillenen bir dünyanın penceresinden gördüğü manzaralar karşısında onun karanlık dünyasında sürdürmek zorunda kaldığı efsane tadındaki hayatına şaşırmamak, dahası gıpta ile bakmamak olacak şey midir?
O’nun, inatla ve büyük bir sabırla ördüğü dünyasında, belirleyici kavram elbette ki eğitim olmuştur. Özellikle engelli çocukların ve gençlerin eğitimi konusunda göstermiş olduğu takdire şayan çalışmalar, şüphesiz bugün daha bir anlam kazanmakta. Çünkü yirminci yüzyılın dünyasında engelli doğmuş yahut sonradan engelli durumuna düşmüş bireylerin toplumun sırtında âdeta bir kambur olarak görüldüğü zamanları ve anlayışları sabırla, metanetle ve çok çalışarak yıkmayı başarabilmiş gerçek bir eğitim öncüsüdür Mitat Enç. Bu manâda, onun bir pedagog olarak yazmış olduğu eserleri alanı itibarıyla ilgililerin ve konusunda uzmanların dikkatine sunmak gerekiyor kanımca. Bununla birlikte, edebî çalışmalarını birçok noktadan nazara çekmeye çalışmak da gerekiyor. Özellikle Uzun Çarşının Uluları, Selâmlık Sohbetleri ve Bitmeyen Gece bağlamında Enç’in, en az eğitimciliği kadar çok güçlü olduğu hemen fark edilen edebiyatçı yönünü de unutmamak gerekiyor. Aynı şekilde Mitat Enç, alanı itibarıyla da ilklerin eğitimcisi vasfını üzerinde taşımaktadır. Körler başta olmak üzere, toplumsal ilişki düzeyinde, uzunca bir dönem âdeta yok sayılan, köşe bucak saklanan her engelli bireyin yetiştirilmesine, toplumsal ilişkilerini geliştirmelerine yönelik açılan her okulda, her eğitim kurumunda; kurulan her dernek ve vakıfta onun düşünce harcının olduğu bir gerçektir. Almanca başta olmak üzere, İngilizce ve Fransızca öğrenen Mitat Enç, çağın getirdiği ihtiyaçlar silsilesi içinde, meslekî formasyonunu fazlasıyla tamamlamış, ispat etmiş ve bu doğrultuda çalışmaları konusunda çevresindekileri sürekli teşvik etmiştir.
Vefatından çok sonraları adına açılan okullar ve eğitim kurumları yanında, düzenlenen panel, seminer, anma toplantılarıyla birlikte, ‘geç keşfedilmiş’ olmanın burukluğu içinde bulunan yakın çevresi ve muhibbi olan yazarlar, araştırmacılar tarafından yeniden gündeme getirilme çabaları bu anlamda umut vericidir. Bazı kitaplarının üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyor olması, Milli Eğitim Bakanlığı’nca tavsiyeli kitabının bulunması ve ismini ön plana çıkarma girişimleri belli bir merkez etrafında toparlanmaksızın kendinden zuhur halinde gerçekleşen aktiviteler olmuştur daha çok. Ancak bu manada yapılan çalışmaların eksik ve zamansız olduğu düşüncesindeyiz. Zira Mitat Enç’in çabası anlık bir rüzgâr faslının dudaklara bıraktığı hüzünlü bir şarkı olmaktan öte, geleceğimiz adına kopartılmış bir feryattır aslında. O yüzden Mitat Enç’in destansı çabasını her zaman hatırlatacak; adına düzenlenecek öykü ödülü başta olmak üzere, eğitim ve bilim alanında yeni keşiflere kapı aralayacak çalışmalar yanında, çeşitli sportif müsabakaların belirlenen tarihler çerçevesinde düzenli olarak gerçekleştirilmesi kadirşinas bir tutum olarak hep hatırlanacaktır, diye düşünüyorum.
Mitat Enç’e, o yüce ruha binlerce rahmet… İmkânı aşk ile yoğuran Mitat Enç, iyi ki bu dünyaya misafir oldu. İnanıyoruz ki, Türkiye’de engelliler adına yapılan bütün çalışmaların altında ilk imzası olan bir isim olarak Mitat Enç, ilerleyen yıllarda hiç şüphesiz daha iyi anlaşılacaktır.
Yorum Yap