Antep verdiği kurtuluş mücadelesiyle Türk İstiklâl Harbi’ne katkıda bulunmuş aziz bir şehrimizdir. Antep, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra, antlaşmanın 7. maddesine dayanılarak 17 Aralık 1918 tarihinde İngilizler tarafından işgal edilmiştir. İngilizler Antep Mutasarrıfı Celal Bey ile yaptıkları görüşmede, “Halep’te fazla asker ve hayvanları bulunduğu için kışı çıkarmak ve iaşe temini maksadıyla geldikleri ve bu hareketlerinin işgal mahiyetinde olmadığını” ileri sürmüşlerse de işgal yaklaşık bir yıl sürmüştür. Antep’te İngiliz işgali yüzünden yapılan mitingde Antep Belediye Başkanı Lütfi Bey, halkın bu işgali reddettiğini, ahalisinin %90’nın Müslüman ve Türk olduğunu, ayrıca Suriye ile hiçbir alakası bulunmadığını, öz yurtlarının haksız olarak işgal edildiğini ve Antep’te hiçbir asayişsizlik olmamasına rağmen gerçekleştirilen bu işgali te’lin etmiştir.

Sivas Kongresi’nden sonra da Antep’te Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulması için çalışmalar yapılmıştır. İngiliz işgali döneminde kurtuluş çareleri arayan Anteplilerden Kahyaoğlu Cemil, Sinanzade Mustafa, Bakkal Mustafa Çavuş ve birçokları, bir araya gelerek “Millî Teşkilat”ı kurmayı tasarlamışlardır. Sivas Kongresi kararlarının Antep Mutasarrıflığına gelmesi üzerine; Doktor Ragıp, Alay Kâtibi Avni, Telgrafçı Mahir, Hâkim Kuşçuzade Hamdi Bey, İdare Meclisi Başkâtibi Eşref Bey’in evinde toplanarak Sivas Kongresi kararları uyarınca Antep Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuşlardır. Telgraf Memuru Mahir Bey, telgrafhanede İngiliz nöbetçi ve tercüman bulunmasına rağmen, bütün gece uykusuz kalarak, Mustafa Kemal Paşa’ya cemiyetin kurulduğunu bildirmiştir.

Musul vilayetiyle ilgili çıkarlarını daha önemli gören İngilizler, Fransızlarla anlaşmış ve Antep’te bulunan İngiliz askerleri yerlerini, Fransız askerlerine bırakmıştır. Kahraman Antepliler Fransızlara karşı canları pahasına şehirlerini savunmuşlardır. Düzenli bir orduya karşı şehir savaşının en güzel örneğini vermişlerdir. Şüphesiz hürriyet aşkıyla vatanlarını savunmaları, onları tarihin şanlı sayfalarına taşımıştır. Temmuz 1919 tarihinde Llyod George ve Clemenceau’nun vardıkları anlaşmaya göre, Adana, Maraş, Antep ve Urfa ile Suriye’nin bir kısmında İngiliz birlikleri yerlerini Fransız birliklerine bırakacaklardır. 1 Kasım 1919 tarihinden itibaren İngiliz birliklerinin Çukurova ve Suriye’den çekilmesi ve yerlerini Fransız birliklerine terk etmesi hakkındaki Suriye İtilafnamesi olarak da tanınan İngiliz – Fransız Anlaşması, 15 Eylül 1919 tarihinde imzalanmıştır. Çukurova’daki İngiliz kuvvetleri ile Fransız kuvvetlerinin yer değiştireceğine ilişkin haberler ortamı bir anda germiştir.

Fransızların Kasım 1919 tarihinin başlarından itibaren Antep’e gelmelerinden sonra olaylar başlamış, Fransızlar ile birlikte gelen Ermeni lejyonerler taşkınlıklarda bulunmuşlardır. İngilizlerin son birliği, 5 Kasım 1919 tarihinde Antep’ten çekilmiştir. Fransızlar, İngilizlerin bıraktıkları mıntıkalara yerleşmişler, Ermeniler de bu durumdan duydukları memnuniyeti gizlememişlerdir. Bu işgal üzerine Antepliler 14 Ocak 1920 tarihinde bir protesto gösterisi düzenlemişlerdir. Bu gösteri Fransızların, Hükûmet Konağı’nda bulunan Osmanlı bayrağını indirerek yerine Fransız bayrağını asmaları neticesinde gerçekleşmiş, Antepliler Osmanlı bayrağını tekrar asmışlardır. Gelişmeler Antep Müdafaaihukuk Cemiyeti’ni birtakım tedbirler almaya ve bu arada Şahin Bey’i de (Üsteğmen Said Bey) Antep-Kilis yolu Kuvayımilliye Kumandanlığına getirmeye sevk etmiştir. Türk kahramanlık tarihinde adı çok saygı ile anılacak bu kişi, karargâhını Ulumeşe köyünde kurmuş, Antep-Kilis yolu üzerinde üç savunma hattı meydana getirmiştir. Antep’teki Fransız kuvvetlerinin erzak temini yollarını kesmiştir. Millî kuvvetler, Kilis’ten Antep’e erzak getirmekte olan 1.000 kişi ile 2 top ve 8 makineli tüfekten kurulu bir Fransız kuvvetini yenmiştir. Fransız birliği Şahin Bey’in saldırısı karşısında Kilis’e geri dönmek zorunda kalmıştır. Çok güç durumda bulunan Antep’teki Fransızlar ise telsizle Kilis ve Katma’daki Fransızlardan yardım istemişlerdir. Bunun üzerine, üç piyade alayı, 200 süvari, bir batarya top, dört tank, birçok ağır ve hafif makineli tüfekle donatılmış olan Fransız kuvveti Antep’e hareket etmiştir. Şahin Bey bunlara karşı da harekete geçmiş, 26 Mart 1920’de onlarla üç gün boyunca vuruşmuştur. Fakat sonunda kuvveti dağılmış ve kendisi de Fransız süngüleri altında can vermiştir.

1 Nisan 1920 tarihinde Türklerle Fransız ve Ermeniler arasında başlayan müthiş savaş üzerine Kılıç Ali Bey, millî kuvvetleri örgütlemeye memur edilerek 4 Nisan 1920 günü şehre gelmiş, Heyetimerkeziye ile bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda şehrin savunulacak yerleri ve ikmal hizmetleri tespit edilmiştir. Ayrıca Anteplilerle görüşerek onlara, “Teşkilât-ı Milliye” ile birlikte olduklarını açıklayan bir beyanname yayımlatmıştır. 17 Nisan’da 800 kişilik bir takviye kuvvet alan Fransızlar ise, 18 Nisan’da Mutasarrıfa bir mektup göndererek, vuruşmaktan vazgeçmelerini ve Fransız idaresine tâbi olunmasını istemiş, aksi takdirde şehrin bombalanacağını bildirmiştir. 19 Nisan’da Türk Millî Kuvvetleri şehrin etrafındaki Fransız çemberini parçalayarak, içeriye 200 kişilik bir kuvvet sokmayı başarmıştır. Bu suretle güçlenen Türk milisleriyle Fransız ve Ermeniler arasında 26 Nisan’da başlayan çatışmada millî kuvvetler büyük başarı sağlamış ve dışarı ile bağlantı yeniden kurulmuştur. Ancak bu kahramanca direniş, denk olmayan kuvvetlerin mücadelesi şeklinde cereyan ettiğinden, zamanla Antepli milisler de güç durumda kalmışlardır. Nitekim Antep Heyetimerkeziye’si 27 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf göndermiş, Antep’teki milislerin morallerinin sarsılarak dağıldığı, şehrin Fransız toplarıyla yıkıldığı, bütün gelir kaynaklarının kuruduğu, acele yardım gönderilmesi gerektiği ve eğer yardım gönderilmezse Anteplilerin her şeyi göze alacakları bildirilmiştir. Bunun üzerine 2 Haziran 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Antep’e gelen Şefik Özdemir Bey, Antep millî kuvvetlerinin komutanlığını üzerine almıştır. Şefik Özdemir Bey ilk iş olarak millî kuvvetleri yeni baştan düzenlemiş, cepheler arasında bağlantı kurmuş ve Antep’teki Türk mahallerini bir savunma alanı hâline getirmiştir. Antep etrafındaki Fransız birliklerinin sayısı gün geçtikçe artmış, açılan aralıksız top ateşi yüzünden gerçekleşen ölümlerin fazlalığı defin sorununu da beraberinde getirmiştir.

11 Ağustos’ta Fransız kumandanları Andrea ile Abadie, Antep’i kuşatan Fransız kuvvetlerinin top ve tankları karşısında direnmenin mümkün olamayacağını, şehrin tahribi istenmiyorsa iki saate kadar kayıtsız şartsız teslim olunmasını, silahlı birliklerin silahlarını bırakmalarını, bütün memurlar, millî kuvvetler komutanı ve şehir ileri gelenlerinin Fransız karargâhına gelerek itaat etmelerini istemişlerdir. Ayrıca Antep halkından bir buçuk milyon altın lira tazminat talebinde bulunmuşlardır. Bu teklifleri Şefik Özdemir Bey, “Antep halkı ya ölmeyi veyahut vatanı kurtarmayı kendisine düstur ittihaz etmiştir, bu sebeple Antep’te canlı bir insan bulundukça ve memleket baştanbaşa yıkılmadıkça Fransız askeri buraya kat’i surette giremeyecektir.” şeklinde sert bir cevapla reddetmiştir. Fransızlar iki saat sonra mutasarrıfa bir mektup göndererek, Antep’in Türkler tarafından imza edilmiş bulunan barış antlaşması ile Fransız mandasına bırakıldığını, Fransızların din, mezhep ve millî âdet ve geleneklere saygı göstereceklerini, Fransa’nın kontrolünde Antep’in Türk memurlar tarafından idare edileceğini açıklamış, gerekirse itaat etmeyenlere zor kullanılacağını bildirmişlerdir. Bunun üzerine Şefik Özdemir Bey bombardımanı durdurmuş olmak, aynı zamanda vakit kazanmak için Fransızlara bir mektup göndermiş, Fransızlarla savaşmakta olan Türk milislerin şehir dışında dövüştüklerini bu sebeple şehrin bombardıman edilmemesini istemiştir. Ancak bu cevap Fransızları tatmin etmemiş, şehir yeniden bombalanmaya başlanmıştır.

Ağustos 1920’den Aralık 1920’ye kadar süren ve bir kahramanlık destanı olan direniş, Antep’in erzak bakımından büyük sıkıntı içine düştüğü Ocak 1921’den itibaren güçleşmiş, açlık korkunç bir hâl almıştır. Düşman, topu ve silahıyla yenemediği Türk milletini açlıkla teslim olmaya zorlamıştır. Antep şehri Fransızlar tarafından 9 Şubat 1921’de ele geçirilmiştir. Antep şehri dört bir yandan kuşatılmış olduğu hâlde on bir ay Fransız kuvvetlerine geçit vermemiştir. Bu gazi beldenin düşmana teslim olmasının tek nedeni açlık olmuştur. Eski Türk şehirlerinin geleneklerinden olan, yaz mevsiminden kışın ihtiyaçlarını hazırlamak anlayışıyla evlerinin kilerlerini, ticarethanelerinin depolarını dolduran Antepliler bu ecdat yadigârı geleneğe dayanarak on bir ay yarı aç-yarı tok direnmişlerdir. Nihayet şehit olan evlatlarıyla gururlu bir o kadar da acılı olarak, aynı zamanda şereflerinin korunması için düşmandan güvence isteyerek, şehri teslim etmek zorunda kalmışlardır.

Tarihe geçen Antep Müdafaası’nın Türk İstiklâl mücadelesini etkilediğini söylemek de yanlış olmayacaktır. İmkânsızlıklar içerisinde gerçekleştirilen ölüm kalım mücadelesinin, ya istiklâl ya ölüm parolasıyla hareket eden Türk Milleti’nin ve onun önderlerinin maneviyatını kuvvetlendirdiği kuşkusuzdur.

Paylaş: