ANTEP ŞEHİR İÇİ SAVAŞLARININ ÖNCESİNDE SİLAH GÜCÜ OLARAK KULLANILAN ERMENİLER

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı sırasında birçok cephede savaşı sürdürmek zorunda kalmıştır. Doğuda Rus ilerlemelerini durdurmaya çalışan devlet; güneyde Kanal ve Irak cephelerinde İngiliz tehdidi ile karşı karşıya kalmış ve batıda bunu takip eden süreçte Çanakkale Cephesi’nde İtilaf donanması karşısında büyük bir zafer kazanmıştır. Devletin vermiş olduğu bu mücadeleler sürerken devlet içerisinde de bazı problemler yaşanmıştır. Özellikle bağımsız bir devlet kurabilme amacıyla Anadolu’nun birçok yerinde isyanlar çıkaran Ermeniler, Osmanlı ordularını cephe önlerinde ve arkalarında çok zor durumda bırakmış, bölge halkına eziyetlerde bulunmuşlardır. Bu hususta Ermeniler, Erzurum, Merzifon, Sason, Zeytun, Van, Erzincan, Halep, Urfa, Muş, Bitlis, Antep, Kayseri, Sivas ve Adana gibi birçok bölgede insan zayiatına yol açarak katliamlar gerçekleştirmişlerdir.
Ermenilerin ülke genelinde sebep olduğu bu gibi taşkınlıklar ve problemler üzerine Osmanlı Hükümeti birçok önlem almışsa da Ermeni taşkınlıkları devam etmiş bunun üzerine hükümet sevk ve iskân tedbirlerini almak zorunda kalmış ve bu uygulama esnasında da çeşitli koruma tedbirleri alınmıştır. Osmanlı Devleti’nin iç problemleri çözmek ve Ermenilerin yapmış oldukları katliamlara son vermek amacıyla yer değiştirme uygulaması özellikle devlet sınırları içerisinde uygun görülen bölgelere yapılmıştır. Yapılan bu sevk ile ilgili güzergahlar şu şekilde belirtilmiştir:

1.Samsun ve Kayseri’den gönderilenler Malatya yoluyla Diyarbakır’a ve Urfa’ya,
2.Batı Anadolu’dan gönderilen kafileler Kütahya-Karahisar-Konya-Karaman-Tarsus üzerinden Kadirli-Maraş-Pazarcık yolu ile Zor’a,
3.Sivas, Elazığ, Erzurum ve çevresinden gönderilenler Diyarbakır-Cizre yolundan Musul’a,
4.Van ve Bitlis’ten göç edenler Diyarbakır üzerinden Urfa, Antep ve Adana’ya,
5.Trakya’dan gönderilenler İzmit üzerinden Balıkesir ve diğer illere,
6.Yozgat’tan çıkanlar Sivas veya Kayseri üzerinden Zor’a sevk edilmişlerdir.
I. Dünya Savaşı bittikten sonra İtilaf devletleri, Osmanlı topraklarında işgale devam etmiş ve sevk edilen Ermenilerin geri dönüşleri ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Bu hususta Dahiliye Nezaretine 22 Ekim 1918 tarihinde savaş sebebiyle nakledilen Ermenilerin iaşe ve iskanlarının temin edilerek geri dönmelerine müsaade edilecek şeklinde bir telgraf da çekilmiştir. Ancak Ermenilerin dönüşü noktasında bazı yerlerde öncesinden daha fazla Ermeni’nin geldiği bir durum söz konusu olmuştur. Örneğin bir kısım Ermeni Bitlis ve Erzurum’a dönmeyerek Adana bölgesine yerleşmişlerdir. Ardından sözde Ermenistan hayali doğrultusunda Adana’dan bir Ermeni kuvvetinin 1920 yılında Antep ve Maraş’a sevk edildiğini belirten telgraf metni şu şekilde ifade edilmiştir:
“İzmit Ziraat Mektebi’nin Ermenistan yönetimine geçeceği, on beş gün sonra Ermenistan’ın sınırlarının belirlenip Harput ve Sivas vilayetlerinin yarısının Ermenistan’a bırakılacağı, Adana’nın Ermenistan’ın bir parçası olacağı ve yakında buraların da Ermenistan’a ilhak edileceği açıklanmıştır. Tamamı silahlandırılan Adana Ermenilerinin bir kısmı Ayıntab’a ve diğer kısmı da Maraş’a gitmiş olup bu taburlar Fransız askeriyle birleşmiştir. İstanbul’un ne yapacağı henüz belli olmasa da Ermenistan’ın geleceği bilinmektedir.”

Ermenilerin Anadolu’ya gelişi ile ilgili benzer durum Antep’te de yaşanmış 17 Aralık 1918 tarihinde İngilizler tarafından işgal edilen şehre, Sivas, Kayseri ve diğer bölgelerden daha önce Suriye’ye sevk edilmiş olan Ermeniler gelmeye başlamıştır. Antep’te başlayan bu işgallerde Ermeniler, İngilizlerin tercümanlık görevlerinde bulunmuş, İngilizleri Türklere karşı kışkırtmış ve bunun neticesinde Antep halkı ağır baskılara maruz kalmıştır. Ayrıca Antep şehir ileri gelenleri, Ermenilerin tehcir edildiği iddiasıyla Amerikan Koleji’nde sorguya alınıp, Mısır’a sürgüne gönderilmiştir. Bunun yanında şehirde Ermenilerin tahrikleri devam etmiş ve Türklerin elindeki silahlar dahi toplanmıştır.

I. Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli antlaşmalardan Sykes-Picot Antlaşması Osmanlı Devleti’nin karşılaştığı en önemli antlaşmalardan biri olmuştur. İngiliz ve Fransızlar tarafından yapılan bu antlaşmaya göre “Halep’in yakınından geçerek Urfa ve Ayıntab ve Maraş ile Adana vilayetleri kuzeye doğru Harput ile Sivas’tan Mersin’in batısına kadar uzayan bir sınırın Fransız nüfuzuna terk edildiği” maddesi yer almışsa da İngilizlerin bu maddeye uymaması ve bu hususta problemler yaşanması neticesinde Suriye İtilafnâmesi imzalanmış ve bu antlaşma neticesinde Antep, Fransız işgaline bırakılmıştır. Fransız kuvvetlerinin işgali ile başlayan bu uzun süreç Antep halkı için oldukça zor geçmiş ve halk olağanüstü gayretler vererek düşmana karşı memleketini savunmuştur. Fransızlar ise Ermenilerden yararlanmak ve bunları Osmanlılara karşı kullanmak amacıyla Legion d’Orient (Şark Lejyonu) düşüncesini çıkarmış ve Ermenilere Çukurova’yı vaat ederek silahlı kuvvet olarak hazırlamış ve Ermeniler, Suriye’de bulunan Fransız taburları ile birleştirilerek Anadolu’nun işgal edilmesinde önemli bir silah gücü olarak kullanılmışlardır.

Fransızlar, işgalin ilk günlerinde 5 Kasım 1919 tarihinde, Ermeni tercüman ile Antep şehir merkezine gelip ilk faaliyet olarak Akyol Karakolundaki Türk bayrağını indirmiş ve bu hadise halkta büyük bir tepkiye neden olmuştur. Yine Ayıntab Mutasarrıf vekili Sabri Bey’in, liva içinde Fransızların her işe karıştıkları, kanun dışı faaliyetlerde bulunduklarına dair 20 Kasım 1919 tarihli raporunda Ermeniler hakkında bir malumat verilmektedir:
“Müdahaleye zemin hazırlayacak ve imkân verebilecek olması mümkün her türlü sebebi gözden kaçırmamakta olduğum gibi Ermeni sivillerin ve Fransız ordusu içinde bulunan Ermenilerin davranış ve hareketlerini kontrol altında tutmaktayım. Bu askerilerin kusurlarını kumandanlarına bildirerek yola getirilmelerini talep ediyorum. Sivil Ermenileri hükümet eliyle ve kanunlara dayanarak yola getiriyorum. Hatta bundan dört beş gün önce tiyatroya gelen üç sivil Ermeni’nin Müslümanlara ve özellikle de memurlara karşı yaptıkları taşkınlık üzerine hemen polisler tarafından yakalanarak nezarete alınmış ve evrakları adliyeye verilerek tutuklanmışlardır.”

Antep’in işgal edildiği süre boyunca Fransızlar, öncesinden Ermeniler üzerinde yapmış oldukları misyonerlik ve provokasyon faaliyetlerini kendi lehlerine kullanmış ve Ermenilerin insanlık suçu olaylarını desteklemişlerdir. Bu hususta Dışişleri Bakanlığı’na çekilen telgrafta “Maraş ve Ayıntab’ın boşaltılmasına Fransız işgal birlikleri arasındaki Ermenilerin daha önce Adana’da ve bu sefer de Maraş ve Ayıntab’da Müslüman halka yaptıkları zulmün önlenmesi ricasıyla Franchet d’Espèrey’e yazılan tezkire Harbiye Bakanlığı’ndan yollanmış ve bu tezkire vekiller meclisinde okunmuştur.”
Ermenilerin yapmış oldukları zulümler önlenmek istenmişse de Ermenilerin sebep olduğu acı olaylar her geçen gün artmaya devam etmiştir. Antep’teki Büyük Araptar köyünde, Ermeniler büyük bir baskında öncü rol oynamış ve bu olay Antep savunmasında şehir içerisinde çatışmalar başlamadan önce Ermenilerin nasıl bir vahşet işleyeceklerine bir örnek teşkil etmiştir. Bu olay ise Fransız komiserliğine telgraf ile bildirilmiştir:

“Fransız üniforması giyinmiş dört yüz kişiden oluşan ve çoğunluğu Ermeni olan bir birlik ocak ayının ilk günlerinde Ayıntab’dan dört top ve altı mitralyöz ile Araplar köyüne gitmişlerdir. Köyün erkekleri köye yapılan sevkten korkarak dağlara sığınmış ve Ermeniler köyde kalan savunmasız kadınlara hücum ederek ırzlarına musallat olarak her türlü kötülüğü yapmışlardır. Ermeniler bu iğrenç hareketlerle yetinmeyip köydeki evleri yağmalayarak köylülerin hayvanlarını gasp etmişlerdir.
Bu üzüntü verici olay daha sonra gerçekleşecek olan feci olayların başlangıcı olmuştur. Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki uyuşmazlığın tek sebebini devlet memurlarının davranışlarına bağlamaktansa bu saldırılara bağlamak daha doğrudur.”
Ermenilerin taşkınlıkları devam etmiş ve bu hususta “Ayıntab ve Ayıntab’a bağlı nahiye ve köylerde Fransız silahlarıyla cesaretlendirilen Ermenilerin zulümlere başlamaları üzücü olaylara neden olacağından durum On üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na bildirilmiştir.” şeklinde çekilen telgraf ile uyarılmıştır.

İşgal sürecinde Ermenilerin Fransızlar ile birlikte hareket edilmesine karşı çıkılmış ve bu hususta çeşitli yöntemlere başvurulmuştur. Aynı şekilde Fransızların da Müslümanlar ile Ermenilerin barış içerisinde yaşamalarını engellemeye çalıştığı İçişleri Bakanlığı’na yazılan telgrafta görülmektedir:
“25 Şubat 1920’de livada şimdiye kadar huzur ve asayiş hüküm sürmektedir. Defalarca arz edildiği gibi Fransızların buradaki durumu kesinlikle kabul edilecek bir halde değildir. Fransızlar günden güne kuvvet getirmekte ve konuşlandıkları Amerikan Kolejini siperler ve tel örgülerle açıktan açığa sağlamlaştırmaktadırlar. Her defasında Müslümanları rencide eden Fransızlar yaptıkları bu kötü muameleye Ermenileri de ortak ederek ülkeyi felakete sürüklemektedirler. Bir taraftan yerel yönetim diğer taraftan Cemaat-i İslamiye burada bulunan Ermenilerle sevgi ve kardeşliği tekrar tesis etmek için her türlü önlemi almaktan geri durmamakta ve iki halkında güzel bir şekilde bir arada yaşaması için olağanüstü bir çaba harcamaktadır. Bu durum Fransızların çıkarlarına ters düştüğü için Fransızlar bu önlemleri sekteye uğratmak için her türlü oyuna başvurmaktadır. Raporlarda da belli olduğu üzere Fransız kumandanı 28 Şubat 1920’de sabah saat on birde bin kadar Ermeni’yi kendi karargahına davet ederek bir saat görüşmüş ve daha sonra Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinde güya Ermenistan devleti kurulmasıyla oraya Amerikan prenslerinden birinin gönderileceği söylenmiştir.
Paşanın emrinde bulunan seksen bin askerle idarelere ulaştığı ve Maraş’ta bulunan dört bin Ermeni’nin Adana’ya nakledildiğini Ayıntab semalarında uçan uçağın atmış olduğu yazıya dayanarak temin etmiştir.
Fransızların hızlı bir şekilde buradan çekilmeleri gerekmektedir. Aksi halde Maraş’taki olayların burada da olabileceğini üzüntüyle bildirmekteyim. Şimdiye kadar Müslüman haklın bu olaylara karşı ağırbaşlı ve temkinli davranmasına çalışıldı ve bunda da başarılı olundu.
1/6 Mart 1920
Ayıntab Mutasarrıfı Celâl”
Ermenilerin Fransızlar ile birlikte hareket etmeleri, Fransızları çiçeklerle karşılamaları ve Fransız kuvvetleri içerisinde milli Ermeni adı altında bir kuvvet oluşturmaları, Fransızların provokasyonlarını başarılı bir şekilde yürüttüğünü göstermiştir. Ermeniler ise Fransızlardan aldıkları güven ile şehirde Türklere karşı acımasızca davranıp, tehdit etmeye ve silahlı çatışmalarla birlikte öncü kuvvet olarak savaşmaya devam etmişlerdir.
Sonuç
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı sırasında dahi İtilaf devletleri tarafından çeşitli antlaşmalar ile paylaşılmış ve savaşı kaybettikten sonra devletin dört bir yanı işgale uğramış, büyük oranda toprak kayıpları yaşamıştır. Antep ve çevresi ise savaşın ardından Mondros Mütarekesi siyasi zemin gösterilerek İngilizlerin işgaline maruz kalmıştır. İngilizler, Ermenilerle birlikte Antep halkına çeşitli baskı ve zulümlerde bulunmuş, bu işgal yerini Fransız işgaline terk ederek yeni bir devir açmıştır. Fransız işgali oldukça çetin mücadelelerin yaşandığı bir dönem olmuş ve Antep Harbinin bitimine kadar devam etmiştir. Fransız işgali yanında yeni bir problemi de beraberinde getirmiştir. Bu problem Ermenilerin Antep ve çevresinde yapmış oldukları katliam ve taşkınlıklar olmuştur. Fransızların silah gücü olarak kullandıkları bir kısmı yerli ve bir kısmı da sevk ve iskân kanunu sonucu Anadolu’nun muhtelif yerlerinden Antep’e gelmiş olan Ermeniler savaşın her devresinde kendisini göstermiştir. Müslüman halk, acımasız bir şekilde halka zulüm yapan Ermenilerin, Fransızlar ile olan birliğini ayırmak için çeşitli faaliyetler sürdürülmüşse de Fransızlar, Ermenileri askeri unsur olarak eğitmeye ve silahlandırmaya devam etmiş, Ermeni taşkınlıklarına göz yummuşlardır. Ayrıca Fransızlar, Ermenileri vaatleri ile kışkırtmaları, Türk-Ermeni ilişkilerini de olumsuz bir şekilde etkilemiştir.

KAYNAKÇA

Arşiv Kayıtları

Gaziantep Kent Arşivi ve Araştırma Merkezi, Gaziantep Belgeleri, GB00971_blg_001
Gaziantep Kent Arşivi ve Araştırma Merkezi, Gaziantep Belgeleri, GB07123_blg_001
Gaziantep Kent Arşivi ve Araştırma Merkezi, Gaziantep Belgeleri, GB06073_blg_001
Gaziantep Kent Arşivi ve Araştırma Merkezi, Gaziantep Belgeleri, GB01261_blg_001
Gaziantep Kent Arşivi ve Araştırma Merkezi, Gaziantep Belgeleri, GB01261_blg_006
Gaziantep Kent Arşivi ve Araştırma Merkezi, Gaziantep Belgeleri, GB01263_blg_001
Gaziantep Kent Arşivi ve Araştırma Merkezi, Gaziantep Belgeleri, GB07144_blg_002

Araştırma Eserler

Altıntaş, Ahmet, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Tehcir Kararı Alması ve Uygulaması”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.VII, S.1, 2005, s.77-99.
Beydilli, Kemal, “Tehcîr”, DİA, C.40, İstanbul 2011, s.319-323.
Çelik, Hacer, “Ermeni Tehciri ve Tehcirden Dönen Ermenilerin İskân Sorunu”, ÇTTAD, S.VII/16-17, 2008, s.143-163.
Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi IV’üncü Cilt Güney Cephesi, Ankara 2009.
Gömeç, Sadettin, Milli Mücadelede Gaziantep, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1989.
Güllü, Ramazan Erhan, Dağ, Murat, Ayntab Amerikan Koleji ve Son Başkanın Hatıraları, Şehitkamil Belediyesi yay., Gaziantep 2020.
Güllü, Ramazan Erhan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Gaziantep Ermenileri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisan Tezi, İstanbul 2009.
Metintaş, Mustafa Yahya, “Suriye Coğrafyasında 1919-1921 Döneminde Siyasal ve Sosyal Olaylar ve Türkiye-Fransa İlişkileri”, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.4, 2019, s.78-112.
Öztürk, Ayhan, Millî Mücadele’de Gaziantep, Geçit Yay., Kayseri 1994.
Sezer, Cemal, “Osmanlı Devleti’nin Sevk Sırasında Ermenilere Yönelik Uygulamaları (1915-1917)”, CTAD, S.13, s.30-53.
Türkdoğan, Berna, Türk-Ermeni İlişkileri, Ankara Üniversitesi SBE Doktora Tezi, Ankara 2006.
Ünler, Ali Nadi, Gaziantep Savunması, Kardeşler Matbaa, İstanbul 1969.
Yakar, Halil İbrahim, Antep Savunması Hatıraları- Belgeler, GBB, 2015, s.73.
Yamaç, Müzehher, “Fransız Diplomatik Belgelerinde Türkiye-Suriye Sınır Sorunu (1918-1940)”, Belleten, S.295, 2018, s.1153-1174.

Paylaş: