Bekir ÖZTEKİN
(Oğuzeli Eski Belediye Başkanı)

1969 yılında imam hatip okuluna yazıldığımda Rahmetli Adil Hoca’mız o zaman imam hatip okulunda Kur’ân-ı Kerim ve Arapça hocasıydı. Herkese kucak açtığı gibi tabi ki bütün talebelere kendi evladı gibi kucak açtı. Talebelerin tamamı Adil Hoca’mızı hakikatten bir hoca olmaktan ziyade bir abi gibi, bir büyüğü gibi, sığınacağı bir liman gibi, problemlerini halledecek bir hoca olarak görürdü. Hocamız rahmetli de hem okul içindeki hem de okul dışındakilerin bütün problemleriyle ilgilenir, halletmeye çalışırdı. Daha doğrusu imam hatip okuluna anne babasının zoruyla gelip de imam hatip okulunu çok da tasvip etmeyerek gelenler bile hocamızı görüp onu
tanıdıktan sonra imam hatip okulunu hem de imam hatiplilik kavramını çok sevmeye başlardı. İmam hatipte okuyan herkes rahmetli hocamızı son derece sever, hürmet eder ve ona saygı duyardı. Rahmetli bizim imam hatipte 7 sene hocalığımızı yaptı.

Daha sonra biz okulu bitirdik. Ben 1979-1980 senelerinde Mekke Ümmü’l-Kura Üniversitesine talebe olarak gittim. Hocamız da birkaç sene sonra oraya geldi. 1984-1985 yıllarıydı zannediyorum. Bir ekiple umreye geldi. Bana söylediği şey şudur: “Evlat ben bu işleri kitaplardan okudum ama bu işin pratiğini bilmem. Sen burada hem bu işin ilmini yapıyorsun hem de fiili olarak tatbikini yapıyorsun. Ben burada tamamen sana teslimim. Nasıl biliyorsan öyle yaparız.” dedi. Aslında bu ilmin tevazuuydu ve biz hocamıza
umresini yaptırdık. Orada ziyaret edilmesi gereken yerleri ziyaret ettirdik ve evimizde misafir ettik. Daha sonra kendisini üniversiteye götürdük, hocalarla tanıştırdık. Sonrasında Mekke’nin çok önemli bir televizyonuna rahmetli hocamızı çıkardık, orada Kur’an-ı Kerim okudu. Tabii millet hakikaten bir Türk hocanın böyle bir Kur’an okumasını hayretle karşıladılar son derece takdir edip iltifat ve itibar ettiler. Daha sonra tabi memlekete döndü.

Hocamız memlekete döndükten sonra biz okulu bitirdik. Oradan da Mısır’a geçtik ve ilmi çalışmalarımıza Mısır’da devam etmeye başladık. Diplomamızı Mısır kabul etmedi. Yeniden el-Ezher Üniversitesine girdik. Daha sonra yüksek lisans yapmaya başladık. Hocamızla telefonla görüşerek ve mektuplaşmalarımız sırasında kendisine; “Türkiye’nin muhtelif şehirlerinden talebeler olmasına rağmen burada benim dışımda Gaziantep’ten talebe yoktur.” dedim. Bunun üzerine o bana “Evladım sen Mısır’dasın ben ayarlayıp Gaziantep’ten sana on tane talebe göndereyim. Bu talebelerle sen fiilen ilgilen.” demişti. On talebe gönderdi biz de o talebelerle bizzat ilgilendik ve o talebelerimizin büyük bir kısmı okulu bitirdiler. Daha sonra on talebe daha gönderdi ve o talebeler de okulu bitirdiler ve şu anda o talebelerin her biri belli yerlere geldiler. Kimisi üniversitede hoca oldu, kimisi Diyanet’te görev yapmakta, kimisi de Avrupa’da hocalık yapmaktadır. Hocamızın talebe ve insan yetiştirme ile ilgili çok büyük bir gayreti ve hevesi vardı. Bizde Allah’a şükür Mısır’da talebelerimizle ilgilendik ve bunun bir yansıması olarak hocamızın gönderdiklerinin dışında o dönemde Gaziantep merkez ve ilçelerinden ciddi sayıda talebe gelmeye başladı. Zannediyorum Gaziantep’ten yüzün üzerinde talebenin mezun olmasına biz orada vesile olmaya çalıştık. Hocamız daha önce de ifade ettiğimiz gibi talebeleriyle hem ilmî manada hem de okulun dışındaki ihtiyaç ve problemleriyle fiilen ilgilenirdi. Evliliğinden tutun da talebesinin her türlü işiyle meşgul olurdu. Hocamız görünüşü itibariyle biraz sert gözükürdü ancak bu görünüşün tam tersine çok mütevazı bir kişiliğe sahipti. Çocukla çocuk olur, büyükle büyük olurdu. İlim meclisinde iyi bir ilim ehli olduğu göze çarpar, bununla beraber o ilim rütbesinin ve alim olmanın vasfını her daim korurdu. Aynı zamanda çok esprili nüktedan bir kişiliğe sahipti. Hocamızı dışarıdan ilk gören bu yönünü fark edemez ancak meclisinde bulunan bunun hayretini yaşardı. Benim gördüğüm Adil Hoca bu kadar nüktedan mı diye hayretler içerisinde kalırdı. Rahmetli ilme irfana çok değer verirdi. İlim talebelerini çocuğu gibi sever onlarla aynen çocukları gibi ilgilenirdi.

Daha sonra Mısır’a geldi, hem gönderdiği talebelerini ziyaret edip onlarla bizzat meşgul oldu hem de Kahire’de bulunan Fâtimet’ü-Zehra adlı camide cuma günü hutbeden önce Kur’an okudu. Daha sonraları da Mısır alimleriyle kendisini buluşturduk ve bu ziyaretten kendisi son derece memnun ayrıldı. Hocamızın sermayesi talebeleri olduğundan dolayı talebelerinin kat ettiği mesafeye çok sevinirdi. Bana göre en büyük sermayeyi bırakarak bu dünyadan göçtü. Rahmetli hocamızı okulda bütün hocalar sever ve sayardı. İdareci olmamasına rağmen okulda kendisine oda
tahsis edildi. Orada çayı kaynar, gelenlere çay ikram edilir öğlen vaktinde yemek isteyenlere bizzat elleriyle yaptığı ikramları olurdu. Talebelerden parası olmayana para ve harçlık verir, yemek parası olmayana yemek parası ve yemek fişi verirdi. Zenginlerimizde hocamızın bu yapısını bildiklerinden dolayı talebelerine harcaması açısından kendisine bu konuda ciddi destek olurlardı. Gaziantep; Adil Hoca’mızı hakikaten çok sevdi, onu bağrına bastı. Rahmetli de o günün şartlarında 28 Şubat döneminde ve ondan önceki dönemlerde çok büyük yasaklar olmasına rağmen bu memleketin camilerinde yıllarca vaaz etti, Cuma ve teravih kıldırdı. Her türlü dini hizmetleri layıkıyla yaptı. Hiç kimseye boyun eğmedi hiç kimseye eyvallah etmedi. Din neyi emrediyorsa, Kur’an neyi söylüyorsa, Peygamberimiz ne buyuruyorsa hocamız çekinmeden gizlemeden onu tebliğ etti. Bunu söylersek kim darılır, gücenir ve gocunur demeden bu memleketin camilerinde kimsenin konuşamadığı dönemlerde hakkı ve hakikati hiç çekinmeden haykırdı. Gaziantep’te ona sahip çıktı. Gelip de birileri hocamızı camiden veya evden alacak olsaydı, Gaziantep ayağa kalkar, yer yerinden oynardı ve bunu herkes bilirdi. Birçok caminin ve Kur’an kursunun yapılmasında öncülük etti, bundan da gocunmazdı. İmam hatibi bitirip Kabasakal Camisine imam olduğumda küçük bir motosikletim vardı. Beraber bir iş için bir yere gideceğimizde kendisi arkaya mütevazı bir şekilde biner ve gideceğimiz yere giderdik. Bu hususta en ufak bir tedirginlik yaşamaz, ayıp olur diye düşünmez, insanların koskoca Adil Hoca motosiklete binmiş demelerinden çekinmezdi. Biz hocamızda o tevazu ve hoşgörüyü hakikaten müşahhas bir şekilde gördük. Talebelerinin yapısı ve karakterine göre her biriyle ilgilenirdi. Rahmetlinin bana teveccühü farklıydı, oğlu gibi görürdü. Biz de kendisini çok sever sayar emrinden çıkmazdık. Biz hocamıza o kadar bağlıydık. Böyle bir hoca-talebe ilişkimiz vardı. Hocamız çok derin bir ilmî birikime sahipti. Mükemmel bir hıfz ve kıraatı vardı örneğin Arapçayı hem fasih hem de yerel lehçeyi halk diliyle çok güzel bir şekilde konuşurdu. Çok büyük ve güzel vasıfları vardı. Memleket için büyük bir kazançtı. Tabi ki kaybı da memleket için büyük bir kayıptı. “Alimin ölümü alemin ölümü” hadisinin ifade ettiği gibi bir alim kaybetti Gaziantep. Ancak Allah’a şükrediyoruz kendisinden sonra ilim talebeleri bıraktı ve o talebeler şu anda gerek camilerimizde gerekse üniversitelerimizde ve başkaca yerlerde hizmet ediyorlar. Ben inanıyorum ki hocamızın bu vesileyle amel defteri kapanmamıştır. Çünkü o hem bu memlekette sadakayı cariye dediğimiz camiler, Kur’an kursları, aş evleri vb. birçok yerin açılmasına vesile oldu, hem de hayırlı ilimle yıllarca meşgul oldu, kendisini hayırla duayla yâd eden talebeler yetiştirdi ve hayırda bir çığır açtı. Bu münasebetle amel defterinin kıyamete kadar kapanmayacağına inanıyoruz.

Hocamız Gaziantep’te yeri doldurulamayacak bir konumdaydı fakat hocamız da her fani gibi hakka yürüdü. 1999’da ben hac vazifesini ifa ederken o acı haberi aldım. Ancak hac vazifesi dolaysıyla cenaze namazına yetişmek kısmet olmadı ne yazık ki… Fakat Medine’de bulunduğum sürece hocamızı hep duayla yâd edip dualarımızı hiç eksik etmedik. Rabbim makamını âlî, mekânını cennet eylesin. Ardında bıraktığı talebeleri amel defterlerini kapatmasın inşallah. Hocamız ilmiyle peygamber varisi idi, bu vesileyle Rabbim onu peygamberlere varis eylesin. Şefaatlerine de bizleri mazhar eylesin. Rabbim bizlere de onun yolunda ve gösterdiği istikamette hayat sürmeyi nasip etsin. Bu memlekette nice nice Adil Hoca’lar yetişsin, hizmet etsin diye dua ediyoruz. Çünkü o günün şartlarında konuşulamayanları hocamız konuşuyordu. Dolayısıyla Adil Hoca’m gibi yanlışlara haksızlıklara dur diyecek, ahlaki erozyonu durduracak hocalara çok ihtiyacımız var. Rabbim talebelerine de sıhhat ve afiyetler nasip eylesin. Hayırlı, bereketli uzun ömürler ihsan eylesin. Onlara da güç ve kuvvet versin ki onun da yeri boş kalmasın diye niyaz ediyorum.

Paylaş: