İNCETAHTACI’YI RAHMETLE ANARKEN

Mehmet Bedri İncetahtacı; sadece Genel Başkanı bulunduğum Fazilet Partisi’nin bir milletvekili değil; O, benim kelimenin tam anlamıyla kardeşimdi.

Şimdi onu tanımış olmanın ve onunla çalışmanın ne büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Elbette onu kaybetmenin acısı da çok büyük…

Ancak insan bu; hayatı ve yapacakları sınırlı. Çok şey yapmayı planlarsınız… Ancak insansınız ve sadece bir yere kadar gidebilirsiniz.

Nedense insanoğlu istisnaları hesap edemiyor… “Allah izin verirse, ömrümüz kifayet ederse…” deriz ama böyle büyük istisnaları gerçekten hesap edemeyiz…

Ben ve arkadaşlarım, Bedri’nin yokluğunu hiç hesap etmemiştik. Bazı insanlar sizin için öylesine önemlidir ki, onsuz yaşamın ve yaptığınız işin bir anlamı kalmaz; böyle düşünürsünüz… Böyle düşündüğünüz için de onun yokluğu asla aklınıza gelmez. İşte Bedri de benim için, ben ve arkadaşlarım için öyleydi… Yani öyle olduğunu anladık.

Belki insanın trajedisi de bu. Şimdi Bedri yok ama biz yaşamaya devam ediyoruz; işlerimizi o olmadan yapıyoruz. Ben de Bedri’nin yokluğunun acısı içinde, onun hakkında yazıyorum… Tabi bu “yokluk” dediğimiz şey kişiye göre değişiyor… Bizim için bu “yokluk” burası için geçerli; bilincimizi zorlayarak düşündüğümüzde fani olduğumuzu ve bu anlamda hepimizin yok olacağını biliyoruz… İşte böylesi durumlarda bizi ayakta tutan, bu bilgi oluyor.

Bilmem Bedri’nin örnek bir insan olduğunu söylememe gerek var mı? Bunu zaten herkes biliyor… Ölümünden sonra hem Gaziantep’teki cenazesinde, hem de Meclis’te bunu zaten herkes söyledi.

Sanmıyorum ki Gaziantep’te hiçbir insanın cenazesi Bedri’nin ki gibi görkemli olabilsin… Cami ve çevresi Bedri’nin cenazesine gelenleri almamıştı… Antep’te büyük küçük, kadın erkek herkes Bedri için ayaktaydı. Meclis de öyle… Milletvekillerinden memurlara, güvenlik görevlilerinden garsonlara kadar herkes Bedri için üzülüyordu.

Kütüphane çalışanları ağlamışlar… Bunu anlayabiliyorum; Bedri’nin güler yüzünü en çok onlar görüyordu, çünkü onun en çok zamanını geçirdiği yer Meclis Kütüphanesiydi. Ama en çok üzülenlerden biri var ki onun ismini vermek durumundayım. Mehmet Bekaroğlu… Kendisine sordum; önceden tanışıyorlarmış ama beraberlikleri 18 Nisan seçimlerinden sonra başlamış. Son altı ayda onları hep birlikte gördüm. Bedri, kibar bir insandı. Söyleyeceklerini, karşısındakini incitmeden söylerdi. Ne güzel tartışmalar yapardık ve Bedri söylediklerini ne güzel söylerdi!

Evet; Bedri örnek bir insandı, güzel bir insandı… Dengenin ve orta yolun insanıydı, sulhun insanıydı, dostluğun insanıydı… Bilginin insanıydı, çok okuyor ve çok geziyordu… Sürekli öğreniyordu. Bildiklerini anlatmak amacıyla yola çıkmıştı; elîm kaza böyle bir yolculukta geldi.

Yeni Dosya Dergisi
Nisan 2000

Paylaş: