İSHAK REFET IŞITMAN (1891-1946)
Gaziantep İstiklâl Mücadelesinin Adsız Kahramanlarından
Gaziantepli olup da doğup büyüdüğümüz şehrin tarihiyle ilgilenmemek olur mu? Gazi ne demek, neden “Gazi” olmuş, nasıl olmuş, çocuk zihnimizi kurcalar, muhayyilemizde nerelere ulaşırdık… Birkaç yıl önceydi, müzayede kataloğunda bir kitaba ilişti gözüm: Gazi Ayıntab’a Selam (Ankara, 1921). Yazarı İshak Refet’in adını duymuştum, Antepli bir öğretmendi eski kuşaktan, kitaplarından çok yazılarını hatırlıyordum, dergilerde… Gazi Ayıntab’a Selam, 1921’de Ankara’da İkaz Matbaası’nda basılmış 16 sayfalık bir kitapçık. Osmanlıca bir risale boyutunda olan eserin kütüphanemde olmadığını bildiğim için görmeden satın aldım… Kitabı elime aldığımda bir başka sürpriz daha vardı; İstiklâl Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a imzalanmış nüshaydı:
“Müslümanlığın yegâne şâiri pek muhterem Mehmed Akif Beyefendi’ye… Müslümanlığın nûrânî kalbgâhına açılan kara bulutları fevka’l-beşer hilâlî bir vaz’iyetle tenvîre hâdim olan Gâzi Ayıntab’ın şu derdli ağıdını takdîmle büyük rûhunuzu takdîs ederim efendim.
Gâzi Ayıntab Meb’ûsu Yâsin Sânî”
Ancak imza ve ithafı yazan kitabın yazarı değil, ilk TBMM’de Gaziayıntab Mebusu Yasin Sâni Bey idi. Kitaba sahip olmanın heyecanıyla araştırmaya koyuldum, kitabın varlığı biliniyor, ancak gören yoktu… Seyfeddin Özege’nin ünlü Eski Harfli Basılmış Eserler Kataloğu’nda kayıtlı değildi. İshak Refet Işıtman üzerine bir yüksek lisans tezi yapılmış , orada da kitaba ulaşılamadığı, ailesi dâhil hiçbir kütüphanede bulunamadığı kaydedilmişti.
İshak Refet Işıtman’ın dil ve edebiyata ilişkin birçok eseri vardır. Sanatçı kişiliğinin en belirgin vasfı vatan sevgisidir. Temelde vatan sevgisiyle yola çıkmış ve sanatını da bu sevginin hizmetine adamıştır. Yazı hayatına şiirle başlar. İlk iki eseri, iki risale olan şiir kitapları Ant (1912) ve Destan (1918) Gaziantep’te Rüştü Efendi Matbaası’nda basılmış ve yerel ortamda kalmıştır. Kaynaklarda, İshak Refet Işıtman’ın sanat hayatı Gazi Ayıntab’a Selam (Ankara, 1921)adlı şiir kitabıyla başlatılır. Doğduğu topraklara duyduğu derin alakayı ve Antep’in kurtuluş mücadelesini terennüm ettiği şiir kitabı acı sahneler, duygusal haykırış ve yakarışlarla doludur. Bu kitaptaki şiirlerinin dilden dile dolaşması ve sürekli bu eserine atıflardan dolayı en ünlü eseridir.
“Bir yandan silahını kahramanca kullanırken bir yandan da kalemiyle bu kahramanlıkları uzun yıllar içinde terennüm etmiş olan İshak Refet, şimdi Türk dilinin zengin hazinelerinden kelimeleri sakin sakin birer cevher takayyüt ve ihtimamıyla toplamakta ve onları tasnifle meşgul olmaktadır. Ne mutlu ona!..”
Mehmet Behçet Yazar 1939’da Yedigün için yazdığı İshak Refet Işıtman portresine, adeta onu özetleyen bu cümleyle başlar.
Yüreği vatan ve millet sevdasıyla dolu okumuş bir gencin, memleketinin ölüm-kalım savaşındaki rolü ne olmalı? Bir asker gibi eline silah alıp cepheye mi koşmalı, memleketin okumuş bir evladı olarak halkı uyandırmalı, teşkilatlandırmaya mı çalışmalı, eli kalem tutan biri olarak gördüklerini, yaşadıklarını kayda mı geçirmeli? Bu görevlerden birini hakkıyla yerine getirmek, vatan uğrunda bir kahramana dönüşmek için yeterlidir. Ama hepsini yapmak, hiçbirini ihmal etmemek, her insanın başarabileceği bir çaba değildir.
İshak Refet Işıtman’ı bunu başarmış nadir isimlerdendir. At üzerinde cepheden cepheye koşarak savaşmış, çeteler kurmuş, haklı uyandırarak teşkilatlanma çalışmalarına girişmiş, bütün bunların yanı sıra öğretmenliği ve şiiri hiçbir zaman bırakmamıştır. Onu özel ve önemli kılan da bu vatana adanmışlık halindeki çabasıdır. Vatan için attığı kurşunu da döktüğü gözyaşını da akıttığı mürekkebi de aynı potada eritmeyi başarmıştır.
Yazdıkları, edebi kaygıdan çok vatanı için çırpınan bir samimi kişiliğin terennümleridir; bazen sayıklamaları, bazen haykırışlarıdır…
Memleketin hakiki edebiyatı olarak gördüğü Halk edebiyatını kendisine rehber edinmiş, kendisi de aynı çerçevede şiirler meydana getirmiştir. Amacı sonraki nesillere, yurdun işgalini, çekilen sıkıntıları, acılar ve ümitsizlikleri kayda geçirerek, unutulmamasını sağlamaktır.
Şiirlerinde belirgin bir sanat kaygısı görülmemekle birlikte, samimiyeti ona öyle cümleler kurdurmuştur ki bazı mısraları abidevi boyutlardadır:
Esme ey rüzgâr, doğma ey kamer;
Bu gece matemim pek ağır benim.
Karadır aldığım bütün haberler;
Işığa, nağmeye sanki düşmanım!
Nûru ve nağmeyi şâ’irler sever:
Beni şâ’ir eden Ayıntab nerede?
Nerde o çiçekler, nerde o seher,
O, rûhu yıkayan mehtâb nerede?..
Ne şu’ûrum kaldı, ne şi’rim kaldı:
Çekmiyor omzum bu matemleri…
Göklere açtığım eller alçaldı;
Kudurdu rûhumun cehennemleri!..
Susma yeter ey kalem,
Coşmak demidir bu dem;
Binlerle şen yuvayı
Sardı felâket, elem!
Yurdum yıkıldı, yandı;
Akan su değil kandı…
Belki bu akıbetten
Kalb-i rahmet utandı;
İçimde bir zehir var:
Söylesem dilim yanar…
Söylemesem beynimde
Haykırır fırtınalar!
Yorum Yap